Dil Seçimi

DARASI AZ YARASI ÇOK ŞİİRLER/Hasan EJDERHA

            Şair-Nakkaş Rüstem Ahmet GÖZÜBÜYÜK’ün “SİRİDERYA” kitabını okudum. Gözübüyük’ün şiirlerini okurken, şairliğinin yanında nakkaşlığı da eşlik etti bana. Şiirlerin tamamının darası bir nakkaş titizliği ile alınmış ve ondan sonra şiir kitabı “SİRİDERYA”ya konulmuş. Yazımın başlığını daha kitabı okurken koymuştum.“DARASI AZ YARASI ÇOK ŞİİRLER” diye. Zira gerçekten darasız şiirler. “Şu kelime fazla” denilebilecek mısra yok şiirlerde. Yarası çok ifadesine gelince; oldukça yaralı mısralar var. Aşk olur da yarasız olur mu? Şairin yarası olmadan nasıl söyler. Ne kadar canı acıyorsa o kadar fazla feryat etmez mi? Acıyı, aşkın o değişik, her şeyden farklı acısını hemencecik hissediyorsunuz. Mısralarda işlenen her tema gelip yüreğinizin başına oturuyor ve sizin bir acınıza, bir yaranıza tekabül ediyor.
            “ŞİRİDERYA” baştan sona bizim medeniyetimiz, tarih ve kültür geleneğimizin kendisi. Özellikle, işlenen konular, konuların işleniş tarzı ve mısraların söylenişi ile şiirlerde tercih edilen kelimeler bizden ve yerli. Diğer taraftan şairin beslenme kaynaklarını da ele veriyor. Bu milletin değerlerinden beslenen şiirleri zevkle okuyorsunuz. Zaman zaman yaralanıyorsunuz. Bir mısra tam da sizin derdinize söylenmiş gibi vuruluyorsunuz. Sonra bir başka mısra, derken bir başka mısra… Vurulup vurulup kıvranıyorsunuz adeta.
            Ustaca yapılmış kelime cilveleşmelerinden çok hoşlanacaksınız. Özenle seçilmiş kelimelerin mısralarda verilen anlamlarının yanında bir başka anlamını kavrayıverip keyifleneceksiniz. Hatta o manayı sizin bulduğunuzu sanacaksınız ama değil. Şairin o mısraları bilerek oluşturduğunu fark edeceksiniz bir süre sonra.
            Rüstem Ahmet GÖZÜBÜYÜK şiir kitabı “SİRİDERY”A da yirmi beş şiir yayınlamış. Kitap, Değirmen Yayınlarından çıkmış. “SİRİDERYA”ya Nuray ALPER hoca güzel bir önsöz yazmış. Nefis bir kapak ile doksan altı sayfalık, ebadı ile şirin, mizanpajı düzgün, okunası bir şiir kitabı olmuş.
            Ustaca yapılmış kelime cilvelerinden bahsettik. Göz hakkı ve söz hakkı olarak onlardan tadalım mı?
            Ayn-ı Zuleyhâ” Şiirinden:
                                               Kar kelebekleriyle mi?

                                               Takıp da zülfüne gülü çiğdemi
                                               Hangi seherde yoksa çiğ’demi
                                                                       (…)
                                               Yakaladığım ru’yetinden sır nazar
                                               Sana yakışır hâya sana yakışır naz âr

                                               Ayn-ı zuleyhâ/aynı zuleyhâ

                                               Anlayan anladı  ağladı
                                               Tel tel ördü ağ’ladı
                                               Zamanı


            ” Şiirinden:
                                               Hey!
                                               Kendini serâzâd sanan
Hey! Bende
Ne taşıyorsun heybende

Kâse-i Fağfûr” Şiirinden:
                                   Bahtı kar ay’ım
                                   Kırk yıl hatırına kahvedir gözlerim
Yaralı martıların bahtı kara’yım
Sen mavi, okyanus gözlü deniz

El ele tutuşarak
Tutsak ellerinden kardelenlerin tutsak
Tutsak!
            Şair, “Kardelen”e yüklediği manayı ustaca veriyor. Tutsak kardelenlerin ellerinden tutmayı teklif ederken reçeteyi de sunuyor. El ele tutuşmadan kardelenlerin tutsaklıktan kurtulamayacağının da sırrını veriyor. Aynı mısraları sosyal hayatın bu manası dışında tabiatın içinde düşündüğünüz zamansa aşkın ve tasavvufun kanatlarında bir kanatla yükseliyor, yükseliyor, yükseliyorsunuz. Burdan ötesini söylemeyelim isterseniz. Söylersek kanadımız mı yanar? Kim bilir…

            Kitaba adını veren “Sirideyra” Şiirinden:
                                               Yâsemen yâr koynunda yâsemen
                                               Yâsemen yar koynunda yas emen
Âşığım hicrânınla düştüm yâs’a men
Yâsemen!

            Oğul” Şiirinden:
                                               (…)
                                               Hüznünle
Saçlarıma serpilen aklar
Uğur uğur aklar
Uğraklar
Düştüğüm uğraklar
Oğul gurbânım oğul
(…)
Hep böyle kızıl mı ki yer
Hep böyle kızıl mı giyer
(…)
Ana!
Kim rastlamış kuzusuna doyana
Doy iç gözlerimden doy doy ana
Deme
Oy oyy ana oy ana

Işığım söndü düştüm oy ana
Işığım söndü düştüm o yana
Oğul oğul gurbânım oğul
(…)
Gur gur bânım oğul
Oğul gurbânım oğul.
            Tadımlık birkaç örnek verdik kelimelerle cilveleşen mısralardan. Şiirin bütününde okuduğunuz zaman çok hoşlanacaksınız. Hem estetik, darasız, net ifadelerle şiirin tadına varacaksınız; hem de okuduğunuz mısraların ikinci manalarını yakalayıp, bir şiir daha okumuş olacaksınız aynı şiirde.
            Bir de şair Rüstem Ahmet GÖZÜBÜYÜK’ün kimliğini ele verdiği “Şahsenem” şiirden birkaç mısra okuyalım:
                                               Sablanır içimden semaya Bâbil
Gözlerimde Nil
Yüreğim Afrika benim
Bedenim Anadolu bedenim
Bilmez ki ruhum Hicaz’da, Yemen’de, Sana’da
Bakü, Bişkek, Turfan, Semerkand, Astana’da benim
           
Rüstem Ahmet GÜZÜBÜYÜK’ün “SİRİDERYA” kitabını şiir severlere tavsiye ediyorum. Ayrıca zevkle okuyacağınızı taahhüt ediyorum.

Hiç yorum yok: