Çok döküldük ama yeğen,
gelinin bir tas suyunu içtin mi, her şeye değiyor. Elif bibini (hala) biliyon
işlere de koşamaz olmuş idi hani.
Ben yaşlandım, mecnunumuzu
dersen benden farksız,
Geçenlerde eskeri
hastaneden, zekâ yaşı dokuz, akıl yaşa on dört dediler. Eskere de almadılar
zati.
Aklım almadı yirmi yaşındaki
delannının nasıl olur da bilmem şu yaşı bilmem bu yaşı olur yeğenim. Mecnunumuz
bize Allahı’n bir lütfu, olsun dutmadığı-dutamadığı bir iş yok idare edip
gidiyoruz elhamdülillah.
Evde üç erkeğe bir sahiplik
eden gerekiyordu hâsılı, Elif bibin bize sahiplik edemez olmuş idi. Eh... Galan gelin sahibimiz olur inşallah.
Oğlan nedeceğini şaşırmış,
kendini bir kaba goyamaz olmuştu gayrı.
Maraş’ da mı işe girsem, köyün işini mi çekip
çevirsem diye şaşım şaşım şaşıyor idi. Eh onun da ayağını bağlamış olduk deel
mi yeğen böylece.
Açlıktan ölmek ya şunun
şurasında, yeter ki Allah can sağlığı versin.
Eee aklımdan geçeni biliyon
herhal... Yarın bir de torun aldık mı gucağımıza, Elif bibin ile bizim değme
keyfimize.
Ohudamadık yeğen, çocuğu
ohudamadık.
Köyde akıllılık eden çıktı
birkaç tane. Tarlayı takımı satıp, bir kısmı öylecene bırakıp, şehre gitti ve
ohuttu cocuklarını.
Zor gerçi, tarlan tapanın
var iken gedip şehirde amelelik etmek; ama şimdi gününü görüyorlar hani. Bir
çocuk ohutdularsa da, diğer çocukları da iş sabı oldular.
Biz edemedik... Bırahıp da
gedemedik şehre.
Bırakılmıyor yeğen, baba
ocağı bırakılmıyor
Tam doymasak da, aç
galmışlığımız yok şükür.
Aha gelini de getirdik.
Borcumuz da yok elhamdülillah.
Bu muhtar akıllı çıktı. Her
düğünde, arka taraflara bir yere bir masa kurdurtuyor. Koyuyor başına iki aza,
Bir defter, kolonya şeker cıgara; köylü sıraya girip beşer onar düğün yardım sandığına para yazılıyor.
Peh ne ala. Herkesin
geçmişine ırahmet olsun. Düğün için satıp savıp, biraz döküldü isek de,
toplanan para borcumuza yetti, arttı bile.
Bu her düğünde böyle yeğen;
zengini fakiri yok masa hepisinde kuruluyor ve herkes golundan ne goparsa
yazılıyor deftere. Sabah kendisinin de düğünü olacak deel mi yeğen. Bu gün bana
yarın sana demiş eskiler.
Şükür herkes geldi düğüne
yeğen. Aşımız ekmeğimiz de eksik olmadı hamdolsun. Yenildi içildi, dualar
edildi. Allah herkese nasip etşin.
Artık bibin ile bize, ömrün
mühletini beklemek düşüyor.
Bizde seksenini geçen olmadı
yeğenim.
Babam yetmiş dokuzunda,
emmim yetmiş beşinde, edem ırahmetlik yetmiş altısında göçtü. Aha geldim
yetmişine, ha göçtüm ha göçecem. Allah imanla göçmeyi nasip etsin inşallah.
Gayrı gözüm arhada kalmaz
yeğen. Şu oğlanın ayağını köye bağladık ya, baba ocağımız tüter, tarla tapan
işler.
Zati bize de burada galmak
şart olmuştu yeğen. Mecnunumuz nereye sığar burdan başka. Hoş biz getseydik
bile, o dolanıp geri buraya gelirdi. Yapamazdı o şehirde, zayi olurdu Allah
muhafaza.
***
Evden ayrılırken, arkamdan
koşarak geldi Garip Emmi’nin oğlu
Abi kurbanın olayım şehirden bana bir iş ayarla. Fabrika, hamallık,
aklına ne gelirse her işi yaparım abi.
Vay Garip Emmi’nin köye
ayağını bağladığını sandığı oğlu demiştim içimden.
Kafamdan kaynar sular
dökülmüştü adeta.
Bir hafta sonra Garip
emminin öldüğünü duyunca, ilk aklıma gelen oğlunun şehirde iş planından
haberinin olup olmadığı idi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder